Maliye Politikası
Devletin maliye politikası araçlarını (kamu harcamaları, vergiler gibi) kullanarak ekonominin tam istihdama ulaşmasını sağlamak, ekonomik dalgalanmaları en aza indirgemek, adil bir servet ve gelir dağılımını oluşturmak için uyguladığı politikalardır. Para politikası ile birlikte iktisat politikasını oluşturmaktadır. Para politikasının araçları faiz haddi ve para arzıyken, maliye politikasının kamu gelirleri (örneğin vergiler ve harçlar) ve kamu giderleri üstünden yürütüldüğü söylenebilir. Bununla birlikte kamu borçlanması da maliye politikası araçları arasında gösterilebilir.Maliye politikası araçlarının kullanım şekilleri özellikle bankacılık sektörüne zarar vermeyecek türde olmalıdır. Esasında maliye politikası genel olarak reel sektörü (mal ve hizmet piyasası) etkiler. Ancak reel sektör üzerindeki politika etkisi de belli bir gecikme ile yine bankacılık sektörüne yansımaktadır. Devletin kendi gelir-gider kalemlerini yönetmek amacı taşıyarak Merkez Bankası aracılığıyla uyguladığı bu ekonomik enstrümanlar, özellikle cari dönem beklentilerindeki "arzulanır büyüme" hedefleri tarafından güdülenmektedir.
Para Politikası
Hükümetin, merkez bankasının ya da para otoritesinin, ekonomiye, para arzı yönetimi ya da döviz piyasası işlemlerini kullanmak yoluyla yön vermesidir. Para teorisi, ekonomi için en uygun (optimal) para politikasının belirlenmesini sağlar.Genişletici para politikası, ekonomideki toplam para arzının artırılması anlamına gelirken, daraltıcı para politikası, genişletici para politikasının tersine, ekonomideki toplam para arzının azaltılması anlamına gelmektedir. Genişletici para politikası genellikle, ekonomideki durgunluk (resesyon) dönemlerinde ortaya çıkan işsizliği (para arzının artması sonucunda artan para miktarının, "paranın fiyatı" olan faizi düşüreceği varsayımından hareketle) yenmek amacıyla uygulanırken; daraltıcı para politikası, enflasyon oranını (para arzındaki azalışın, paranın fiyatı olan faizleri yükselteceği, yükselen faizin ise insanların marjinal tüketim eğilimini azaltıp, marjinal tasarruf eğilimini artıracağı varsayımından hareketle) düşürmek amacıyla uygulanmaktadır.
29 Ocak 2017 Pazar
28 Ocak 2017 Cumartesi
ÇARPAN VE HIZLANDIRAN MEKANİZMASI
Çarpan Mekanizması
Çarpan etkisi,en basit anlatımıyla bağımsız yatırımlarda meydana gelen bir artışın ya da azalışın ulusal gelirde meydana getirdiği etkidir.Bu durumu gelir ile açıklamak mümkündür.Gelirin tüketim ve tasarruf fonksiyonlarından hareketle,gelir elde edenlerin yapacağı tüm harcamalar yine başkalarının gelirini oluşturur.Buna harcama gelir akımı denir.Diğer bir ifadeyle; otonom (bağımsız) yatırımlardaki bir değişikliğin milli gelirde meydana getireceği artışlar veya azalışlardır. Bu kavramın özünde, her otonom yatırımın bir harcama ve gelir akımına yol açması olayı vardır. Gelirin, bilindiği gibi tüketim ve tasarruf gibi iki fonksiyonu vardır. Buna göre, gelir elde edenlerin yapacakları tüketim harcamaları, yine başkalarının gelirini oluşturacağından, harcama ve gelir akımı ikinci, üçüncü, dördüncü vb. biçiminde sürüp gidecektir. Bu şekildeki bir gelir ve harcama akımı sonuçta, yatırım amacıyla harcanan miktarı aşmış olacaktır. Şu halde çarpan, yatırımdaki bir çoğalışın meydana getireceği gelir artışını (veya tersi) ifade eden miktarsal bir katsayıdır.Hızlandıran Mekanizması
Hızlandıran etkisi ise uyarılmış yatırımlardaki bir artışın milli gelir üzerindeki etkisini ifade etmektedir.Hızlandıran etkisi,tüketim malları küresel talebindeki değişikliğin yatırımlar üzerinde meydana getirdiği azalış ya da artıştır.Bu noktada yatırım harcamaları ile tüketim harcamaları arasındaki ilişki önem taşımaktadır.Bazı yatırım harcamaları talebi uyarma gibi amaca hizmet edip,tüketim harcamaları veya talebi uyarır.Bu etki yine miktarsal katsayılarla ifade edilen bir etki olup,hızlandıran katsayısı ya da uyarılmış çarpan katsayısı olarak anılır.
19 Ocak 2017 Perşembe
EKONOMİ İLE İLGİLİ ÖNEMLİ TERİMLER
ENFLASYON: Günümüzde en çok konuşulan iktisadi konulardan birisi enflasyondur.Kelime anlamı olarak şişkinlik demektir.Tedavüldeki paranın hacminin çok genişlemesi ve şişmesidir.Ancak enflasyonun oluşabilmesi için paranın karşılıksız ve ihtiyaçtan fazla sürülmüş olması gerekir.Böylece piyasada lüzumundan fazla bir satın alma gücü oluşacaktır.Sonuçta toplam talep miktarı yüksek toplam arz miktarı düşük olacağından arz ve talep kanunu gereği fiyatlar genel düzeyi yükselecektir.Kaynağına göre iki tür enflasyon vardır.Talep enflasyonu;toplam talebin toplam arzdan fazla olmasından kaynaklıdır.Başlıca nedenleri ise devlet bütçesinin denk olmaması,açık vermesi,toplam yatırımların toplam tasarrufları aşmasıdır.Enflasyon en çok sabit gelirli ve küçük ölçekli esnafları etkilemektedir.Maliyet enflasyonu;üretimi gerçekleştirmek için kullanılan faktörlerin fiyatlarındaki yükselişler ürün maliyetlerinin yükselmesine ve sonuçta ürün fiyatlarına yansımasına neden olur.Hızına göre enflasyon çeşitleri ise ılımlı enflasyon,aşırı enflasyon,hiperenflasyon olarak ayrılmaktadır.
Ek olarak enflasyonist açık ise toplam talebin tam çalışma düzeyindeki üretimi ifade eden toplam arzdan büyük olması durumudur.Burada bir üretim açığı veya talep fazlası söz konusudur.
DEFLASYON: Ekonomide durgunluk anlamına gelmektedir.Ekonomik faaliyetlerin canlılığını kaybetmesi,durağanlaşması sonucu fiyatlar yükselir.Üretim hacminde daraltma yaratmadan fiyatların düşmesi anlamına da gelmektedir.Bazen devletler deflasyonist politikalar uygular.Amaç ise fiyat genel düzeyini muhafaza etmektir.
Deflasyonist açık ise milli gelirin tam istihdam düzeyinin altında bir düzeyde dengeye ulaşması durumunda söz konusudur.Bu durumda deflasyonist açık, fiilen milli gelir dengesinin sağlandığı gelir düzeyi ile tam istihdam geliri arasındaki farka eşittir. Deflasyonist açık içinde bulunan bir ekonomide işsizlik vardır.
DEVELÜASYON: Sabit kur sistemlerinde ödemeler dengesi açık veren ülkenin ulusal parasının dış satın alma gücünün,hükümetçe alınan bir kararla düşürülmesidir.Diğer bir deyişle milli paranın yabancı para karşısında değerini kaybetmesidir.
STAGFLASYON: Resesyon ile enflasyonun aynı anda yaşandığı addır.Bu durumda ekonomide işsizlik oranı artarken fiyatlar yükselmektedir.Stagflasyonun nedenleri arasında ise piyasada tekelci firmaların çok olması,güçlü sendikalar ve dış şok gösterilmektedir.
YATIRIM: Yatırım kavramına firma veya kişi açısından ve makro açıdan yaklaşılabilir.Makro ekonominin bütünü açısından yatırım kavramı reel bir kavramdır.Yani bir ekonomide(ülkede) bir yılda mevcut sermaye stoklarına yapılan ilavelerdir.Başka bir ifadeyle; mevcut makine,teçhizat,bina,yol,baraj,fabrika vb. gibi sermaye stoklarına ilaveler ile hammaddeler ve ara malların stoklarındaki artışlardır.Kısaca yatırım kavramı reel anlamda sermaye stoklarına yapılan ilaveler olarak ifade edilir.Yatırım kavramı kendi içinde;
Brüt Yatırımlar:Ekonomide belli bir dönemde mevcut sermaye stoklarına yapılan ilavelerdir.
Net Yatırım:Bir önce ki döneme göre yapılan net sermaye mallarıdır.
Otonom Yatırım(Bağımsız Yatırım):Milli gelir düzeyinden ve milli gelirdeki değişmelerden etkilenmeyen yatırımlardır.Teorik olarak gelir düzeyi ne olursa olsun otonom yatırımların düzeyi değişmez.Otonom yatırımlar kar amacı gütmez.
Uyarılmış Yatırım:Milli gelirin, daha doğrusu halkın gelir ve harcama düzeyinin bir fonksiyonudur.Talep artışlarını karşılamak ve üretimi arttırmak amaçlanmıştır.
Ek olarak enflasyonist açık ise toplam talebin tam çalışma düzeyindeki üretimi ifade eden toplam arzdan büyük olması durumudur.Burada bir üretim açığı veya talep fazlası söz konusudur.
DEFLASYON: Ekonomide durgunluk anlamına gelmektedir.Ekonomik faaliyetlerin canlılığını kaybetmesi,durağanlaşması sonucu fiyatlar yükselir.Üretim hacminde daraltma yaratmadan fiyatların düşmesi anlamına da gelmektedir.Bazen devletler deflasyonist politikalar uygular.Amaç ise fiyat genel düzeyini muhafaza etmektir.
Deflasyonist açık ise milli gelirin tam istihdam düzeyinin altında bir düzeyde dengeye ulaşması durumunda söz konusudur.Bu durumda deflasyonist açık, fiilen milli gelir dengesinin sağlandığı gelir düzeyi ile tam istihdam geliri arasındaki farka eşittir. Deflasyonist açık içinde bulunan bir ekonomide işsizlik vardır.
DEVELÜASYON: Sabit kur sistemlerinde ödemeler dengesi açık veren ülkenin ulusal parasının dış satın alma gücünün,hükümetçe alınan bir kararla düşürülmesidir.Diğer bir deyişle milli paranın yabancı para karşısında değerini kaybetmesidir.
STAGFLASYON: Resesyon ile enflasyonun aynı anda yaşandığı addır.Bu durumda ekonomide işsizlik oranı artarken fiyatlar yükselmektedir.Stagflasyonun nedenleri arasında ise piyasada tekelci firmaların çok olması,güçlü sendikalar ve dış şok gösterilmektedir.
YATIRIM: Yatırım kavramına firma veya kişi açısından ve makro açıdan yaklaşılabilir.Makro ekonominin bütünü açısından yatırım kavramı reel bir kavramdır.Yani bir ekonomide(ülkede) bir yılda mevcut sermaye stoklarına yapılan ilavelerdir.Başka bir ifadeyle; mevcut makine,teçhizat,bina,yol,baraj,fabrika vb. gibi sermaye stoklarına ilaveler ile hammaddeler ve ara malların stoklarındaki artışlardır.Kısaca yatırım kavramı reel anlamda sermaye stoklarına yapılan ilaveler olarak ifade edilir.Yatırım kavramı kendi içinde;
Brüt Yatırımlar:Ekonomide belli bir dönemde mevcut sermaye stoklarına yapılan ilavelerdir.
Net Yatırım:Bir önce ki döneme göre yapılan net sermaye mallarıdır.
Otonom Yatırım(Bağımsız Yatırım):Milli gelir düzeyinden ve milli gelirdeki değişmelerden etkilenmeyen yatırımlardır.Teorik olarak gelir düzeyi ne olursa olsun otonom yatırımların düzeyi değişmez.Otonom yatırımlar kar amacı gütmez.
Uyarılmış Yatırım:Milli gelirin, daha doğrusu halkın gelir ve harcama düzeyinin bir fonksiyonudur.Talep artışlarını karşılamak ve üretimi arttırmak amaçlanmıştır.
16 Ocak 2017 Pazartesi
PİYASALAR
Piyasa alıcı,satıcı ve rekabetin durumuna göre dört sınıfa ayrılmaktadır.Bunlar tam rekabet,monopol,oligopol ve monopolcü rekabet piyasalarıdır.Bu yazımda piyasa türlerinin özelliklerini inceleyeceğim.
Tam Rekabet Piyasa (Perfect Competition)
Çok sayıda alıcı ve satıcının olduğu bu piyasada satıcılar genellikle küçük ve orta boylu işletmelerden oluşur.Tam rekabet piyasasında bir firmanın fiyat üzerindeki yukarı ya da aşağı yönde değişikliği piyasa fiyatını tek başına değiştiremez.Tam rekabet piyasasında firmanın talep ve gelir eğrilerine baktığımızda ise piyasa talebi tüm tüketicilerin taleplerinin, piyasa arzı ise firmaların arzlarının yatay toplamı ile elde edilir.Bu nedenle piyasa talep eğrisi negatif, arz eğrisi ise pozitif eğilime sahiptir ve piyasa dengesi arz ve talep eğrilerinin kesişim noktasında gerçekleşir.
Tam rekabet piyasasının varsayımları ise;
- Alıcı ve satıcıların hiçbir maliyet ve engelleme ile karşılaşmadan istedikleri zaman piyasaya girebilmeleri ve çıkabilmelerine mobilite koşulu
- Piyasada her bir satıcının satmış olduğu malın aynı özelliklerde olmasına homojenlik koşulu
- Gerek satıcının gerekse alıcıların piyasa hakkında tüm bilgiye anında sahip olabilmelerine tam bilgiye sahip olma
- Tek bir satıcı ve alıcının piyasa fiyatını etkileme gücü olmamasına ise atomisite koşulu denmektedir.
Monopol Piyasa (Monopoly)
Yalnızca bir satıcının yer aldığı piyasa türüdür.Bu piyasada herhangi bir rekabetten söz edilemez, fiyatı satıcı belirler.Piyasada tek bir firmanın kalması sonucu oluşan monopol piyasasına doğal monopol adı verilir.
Monopol piyasasının ortaya çıkış nedenleri ise;
1.Yasal Hukuki Engeller
- Devlet eliyle monopol oluşturma: Bu tür yasal monopollerin oluşturulmasıyla devlet gelir elde etmeyi ve toplumsal faydayı arttırmayı hedefler.
- Patent: Bir buluşun başkaları tarafından izinsiz olarak üretilmesi,satılması ve ithalatı gibi konularda kullanımının engellenmesini ve patent süresi boyunca firmanın monopol konumunda kalmasını sağlar.
- Lisans: Bir mal veya hizmetin üretimi için yasal olarak izin yani lisans alınması yasal engellemelerle monopol oluşumuna neden olur.
2.Ölçek Ekonomileri
Firmanın üretim kapasitesini arttırması sonucunda uzun dönem ortalama maliyetlerinin azalması olarak ifade edilen ölçek ekonomileri zaman içinde firmanın piyasada tek bir firma olarak kalmasına neden olur.
3.Firmalar Arası Anlaşmalar
Firmaların tek bir firmaymış gibi birlikte hareket etmeleriyle oluşur.Bunlar kendi içinde kartel ve tröst olarak ikiye ayrılır.Kartel; belirli bir faaliyet dalında firmaların hukuki bağımsızlıklarını kaybetmeden aralarındaki rekabeti ortadan kaldırmak için fiyat,üretim gibi konularda yapmış oldukları anlaşmalar sonucu ortaya çıkar.Tröst ise kartelden daha ileri bir birleşmeyi ifade eder.Tröstte firmalar gerek yasal gerekse mali konularda birleşerek bütün konularda ortak hareket ederek karlarını arttırmayı hedeflerler.
Oligopol Piyasa (Oligopoly)
Oligopol piyasası, birbirlerinin kararlarını etkileyebilecek kadar az sayıda satıcının ve çok sayıda alıcının bulunduğu piyasadır.Bir piyasanın oligopol piyasa olarak adlandırılabilmesi için en azından iki tane satıcının olması gereklidir.Bir malın iki tane satıcının bulunduğu piyasaya duepol piyasa, üç tane satıcının bulunduğu piyasaya ise triopol piyasa denmektedir.Ayrıca oligopol piyasasında yoğun bir rekabet söz konusu değildir.
İktisat teorisinde oligopol piyasaları, anlaşmalı ve anlaşmasız oligopoller diye ikiye ayrılmaktadır.Klasik modeller olarak adlandırılan anlaşmasız oligopol modelleri rekabet üzerine kurulmuştur.Örnek olarak Cournot Modelini verebiliriz.Anlaşmalı oligopol modeli ise firmalar fiyat,üretim gibi kararları işbirliği yaparak alırlar.Buna örnek ise karteli gösterebiliriz.
Monopolcü Rekabet Piyasa (Monopolistic Competition)
Tam rekabette olduğu gibi piyasada çok sayıda alıcı ve satıcı bulunmaktadır.Monopolcü rekabet piyasasının talep eğrisi ise bu piyasada malların yakın ikame malları olması sebebiyle talep eğrisi monopol piyasasınınkine göre daha esnektir.
Monopolcü piyasanın varsayımları ise;
- Piyasada çok sayıda alıcı ve satıcının bulunması
- Heterojenlik (ürün farklılaştırılması)
- Piyasa giriş çıkış engelinin olmamasıdır.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)